7 Temmuz 2014 Pazartesi

 ''Şiirim olacaksan eğer,şair olurum ben.'' diye sevmişti adam kadını.
 Şiir gibiydi kadın ve şair yürekliydi adam.

Bir yerlerde bir şeyler ters gitmişti fakat. Şair olamamıştı adam ve hiç şiiri olamamıştı kadın.

Defterin bütün sayfaları doldurulmuştu.Kalemin ucundan nice kelimeler dökülmüştü.Fakat ne adam yazabilmişti,ne de kadın üzerine alabilmişti.

 Onların şiirini bir başkası almıştı kaleme,bir başkası dökmüştü dile.Aynı zamanlarda okumuşlardı kendilerine yazılan şiiri.Aynı zamanlarda dolmuştu  gözleri,aynı zamanlarda anmışlardı birbirlerinin isimlerini.

 Hayat çok büyük bir sınava tabi tutmuştu onları. İmkansızlıkları imkana dönüştürmelerini beklemişti. Fakat yorgundu kadın ve güçsüzdü adam.Bu yüzden verememişlerdi bu sınavı.

Yere düşen kitap,ansızın açılan pencere,taşan çaydanlık,kopan bir çığlık ve damlayan birkaç gözyaşı...

Gözlerini yumarken kadın ve ağlarken adam... İsyan edildi hayata. Ve oracıkta yazıldı aşkın isyana dönüşen şiiri.

Gökyüzü oldu kadın ve yeryüzünde kaldı adam. Kadına ''Gökyüzü Gözlü'' dendi, adama ''Yeryüzü Yürekli''.

Ve o günden sonra Yeryüzü Gökyüzünü sevmekten hiç vazgeçmedi.Elini uzatsa tutamazdı bildi,fakat yüreğini uzatmaktan hiç çekinmedi...



Var olanı özlemek kolaydır da... Var olmayanı özlemek zordur,bilir misiniz?

Geçenlerde bir parkta oturuyordum. 4-5 yaşlarında bir kız çocuk dedesiyle oyunlar oynuyordu.Gülüyordu,bağırıyordu.İçim gitti.
 
Baktım yorulmuş dedesi,gideyim de biraz ben oynayayım dedim.
Nasıl masum,nasıl tatlı...Bir görseniz.
Oyun isteğimi çevirmedi geri,yarım saate kadar beraber oyunlar oynadık.Beraber güldük derken dedesi geldi yanımıza. ''Teşekkürler kızım,yorulmuştum'',dedi.
Tebessüm ederek karşılık verdim.
Ufaklık dahil oldu birden konuşmamıza ve ; ''Senin deden nerde?Çağır da birlikte oynayalım.'' dedi.
O an gözlerim doldu ve oracıkta kekeledim. Fark etti ufaklığın dedesi ve ekleyerek'' Onun dedesi çok uzaklara,gökyüzüne gitmiş yavrum.Gelemez ama izliyor bizi.''dedi.

4 yaşında bir çocuğa bu durumu anlatacak en güzel cümle olsa da,anlamasını beklemek ona haksızlık olurdu.Ki haliyle anlamadı ufaklık. ''Çağır gelsin.''dedi.
O an içimden ''Gelebileceğini bilsem çağırmaz mıyım?'' demek gelse de yuttum kelimelerimi. Sadece ''Yorgun benim dedem,dinleniyor.'' demeyi seçtim.Sonrasında iyi günler dileyerek gözlerim dolu dolu uzaklaştım oradan ve bir banka oturdum.

4 yaşıma,dedemle oyunlar oynadığım zamana geri dönmek istedim.Bir zaman makinesi icat etmeye çalışmayı bile düşündüm. Ama bu denli imkansız bir hayale daha fazla kapılmamam gerektiğini fark edip öylece dedemi düşündüm.

 O varken,özlemek daha kolaydı sanki.Binaların mesafeleri kadardı o zamanlar özlemim. Evden çıksam 10 dakika kadar sürecek bir özlem.Tatlı bir özlem.
Oysa şimdi...Evden çıksam 10 dakika kadar sürmez ki özlemim. Gökyüzü kadar...Yıldızlar kadar...Anlayacağınız tam tabiriyle dünyalar kadar.

Dedem gittiğinde bazı şeyleri daha iyi anladım. Var olanı özlemenin kolay olduğu gibi mesela. Var olana ulaşmanın kolay olduğu gibi.
 Ve var olmayanın,koşup sarılamayacağının,kokusunu içine çekemeyeceğinin özlemi daha zor olduğu dank etti kafama.
Neden diye çok sordum kendime.Neden varken daha sıkı sarılmadım ki?

Demem o ki sizlere,unutmayınız var olanı özlemek her zaman daha kolaydır.
Ve de tavsiyem şudur ki,var olana gidip sebepsizce daha sıkı sarılınız. Ve bunu defalarca yapınız.

Çünkü bir gün var olan gidecek ve varlığını yitirecek. Kalbinizde yaşasada sizin dünyanıza bir daha gelmeyecek.Ve o varlığını yitirdiğinde sizde ''Neden bir kez daha sarılmadım?'' diye kendinize kızacaksınız... Sonuç değişmeyecek ve belki sizde bir bankta kurduğum bu cümleleri anacaksınız...

4 Temmuz 2014 Cuma

Güldü...
Ve o an dedim ki;
Sonum O olmalı benim...

Güldü...
Ve o an dedim ki;
Sonsuzluğum da O olmalı benim...



2 Temmuz 2014 Çarşamba

BenimIe ömür geçer mi ki dedim.

SenIe geçirmeye ömür yeter mi? dedi.

 İşte bu bana bir ömür yetti...

                             Özdemir Asaf